10 Nisan 2010 Cumartesi

neden madrid ?


cevabım basit ve sıradan : çocukken vurulduk diye. Evet tıpkı ben çocukken yokluk günlerini anlatarak ders veren büyükler gibi ben de şimdiki genç kuşaklara yokluk günlerinden bahsedebilirim. Şu anda yaşayan milyonlarca insanın hayal bile edemediği tek kanallı dönemden geçtik biz. Evet kumandanın üstünde tek tuş vardı , günün her saati aynı kanalı seyrederdik  ne verirlerse alırdık , üzüntümüz de sevincimiz de tek kanallıydı. ve O tek kanallı gözlerle takip ettiğimiz futbol dünyasında meşin yuvarlağın ateşiyle yanıp kavrulan genç yüreğimize balıkçının tezgahtaki balıklara serpiştirdiği bir tas su gibi serinlik getirirdi avrupadan futbol  .  Az ama özdü , yetinmesini bilirdik.


Ben nerdeyse diğer bütün takımlar gibi R.Madrid ismini de ilk kez tercüman spor ansiklopedisinde okumuştum 5 kez üstüste avrupa şampiyonlar kupası kazanmış bir takım olarak . İlk izlediğim maçlarını hatılamıyorum ama birçok kişi gibi benim de r.madrid'e takıldığım maç borussia möchengladbach ile olan efsanevi geri dönüşlerinden birisini gözümüze ve beynimize  soktuğu maçtır. Bembeyaz formalarla zıpkın gibi oynayan bir takım , stad desen cehennemin öbür adı o zamanlar koltuk moltuk yok 120.000 kişi falan giriyor daha ne ister bir taraftar ? trt'nin o dandik yayınlarında bile tüylerim diken diken olurdu. Michel en çok sevdiğimdi bu takımda . Hugo Sanchezin güvercin taklaları ilgimi çekmezdi ama her 3 ortanın 2'sine gelişine röveşataya kalkması ayrı bir güzellikti. Oyuna sonradan girmesine rağmen maça bütün ağırlığını koyabilen 3 kişi gördüm ben veya 3 kişiyi sevdim diyeyim  2'si r.madrid'li . Santillana  , Valdano ve Semih. Valdano'nun ilk 11 oynadığını gördüm şimdi yanlış söylemiş olmayalım ama hep yedekten gelip oyunu domine ettiğini hatırlarım. Bu konuda Santillana ayrı biridir , biz son dönemlerine yetiştik ama o devasa stadda santillana oyuna girerken yükselen çoşkuyu ben o küçük beynimle TV önünde hissedebiliyordum. Yıllar sonra PVH'un böyle bir misyonu üstlenmesini ve futbolu fenerbahçede bırakmasını çok istedim . Aslında tüm şartlarda müsaitti daum dışında. ( Santillana deyince sevgili king santillana blogunu unutmamak lazım )


Barcelonayı hiç sevmedim , barcelonada oynayan futbolcuların da hiçbirine en ufak bir sempati ve hayranlık hissedemedim. Zubizaretta , Bakero'lu kadrosundan bugünkü iniesta ve messili kadrosuna kadar. Maradona eğer barcelonada devam etseydi bu kadar büyük topçu olur muydu ve ben kendisine hasta olan milyonların içine girer miydim bilemiyorum. Barcelona baştan aşağı kusursuzluk üzerine kurulu bir kibir yığını olarak görünüyor kalbime ve beynime. Çok iyi futbol oynuyorlar , belli periyotlarla oturttukları sistemli takımları nerdeyse makina gibi , takır takır top oynuyorlar . Ama ben sevmiyorum , çok mekanik geliyor deyip kestirip atmak en kolayı ama ben daha da kolayını seçip "sevmiyorum kardeşim" deyiveriyorum işte.


Bir futbolsever olarak dünyaya yayılmış ezeli rekabetlerde taraf tutmak zorunda hissetmem kendimi ama r.madrid-barcelona maçlarında tarafım  faşist dikatatör Franco'nun takımı R.Madrid !!!


not : r.madridin bu galaktikos hallerinden hiç hazzetmediğimi de belirteyim de üzerime güce tapan taraftar yaftası yapışmasın.