18 Ocak 2010 Pazartesi

Sana taptım

Doğduğun gün burnuna o hortumları soktuklarında başladım. 4 senedir aralıksız , her gün sabah akşam sana tapıyorum. O güzel gözlerine , ufacık parmaklarına incecik boynuna sarılırken sımsıkı kavradığın kollarına tapıyorum. Herşeyin önüne aldım seni ve herşeyin üstüne.Saçının bir teline bedel biçtim o bedeli canıma denkleştirdim. Benim için yerlerin ve göklerin en güzelisin. Güzelliğini tarif etmeye hiç bir edebi akım yeterli olmaz. Benim için heyecanların en coşkulu olanısın , 3-0'dan 4-3 çevrilen bir maçın sonundaki coşkuyu  bilirdim bir de anneni ilk gördüğüm  andakini , sen hepsini geçtin güzel kızım.


Her gün bir sürü insanla nefret ve pazarlık dolu anlar geçiriyorum , her gün akşama yaklaştıkça dakikaları daha çok sayar oluyorum. Bütün gün 19 inç monitöre bakmaktansa senin o gülen gözlerine bakmak istiyorum.Her akşam kasayı kapatıp hesapları tutturduğumda bütün yorgunluğumla sana geliyorum.Banka kredisini ödemek için daha çok çalışmam gerektiğini bilerek ve sırf bu yüzden seninle daha az vakit geçirmeye katlanarak geliyorum ve seneler boyunca böyle geçeceğini , gün gelip de yabancı bir adamı daha çok sevip beni terk edeceğini bilerek sana geliyorum , güzel kızım.


doğum günün kutlu olsun...

11 Ocak 2010 Pazartesi

çek tetiği



gerçek rulet , safkan rus ruleti siyah beyaz filmin estetiği ile birleşince ödüllü bir yapıt çıkmış. Evet yine sundance ödülü kapmış bir film. Kafayı bozdum Sundance sitesine girip bir ara tüm ödül almış filmlerin listesini aldım sonra gözüm korktu , denk geldikçe sundance ödül logolu filmleri almaya devam edeyim dedim.

9 Ocak 2010 Cumartesi

2010'da windos'dan pardus'a

Sene sonuna yaklaşırken BSA'dan aradılar , bir ukalalık bir kibir sanki 3. dünya ülkesine kredi vermeden önce denetleyen imf yetkilisi arkadaş arka arkaya soruyor faturanız varmı ? gerçekten lisans aldınız mı ? ofis programı kullanmıyor musunuz ? neyle yazışma yapıyorsunuz peki ? Tepem attı işyerindeki windows makinanın diskinin yedeğini aldım , sonra ver elini Pardus 2009. Açıkcası evdeve laptopda sadece internet tarayıcı ve müzik dinlemek için kullandığım  -ki benim evde bilgisayar aktivitem büyük oranda bundan ibaret öyle film indirdim divx altyazısı koydum ettim falan huylarım yoktur- Pardus ile işyerinde nasıl bir performans yakalayacağım konusunda şüphelerim vardı. KDE4 masaüstü sistemini kullanması dolayısıyla bazı hard-core (!) linux kullanıcıları tarafından beğenilmeyen Pardus2009'a sırf yerli malı yurdun malı herkeş kullanmalı diyerekten ben de bir omuz attım. Esasında Ubuntu kurmak istiyordum , zaten linux kullanıcıları arasında en çok kullanılan dağıtımların başında geliyor Ubuntu.  Yine linux kullanıcıları tarafından en çok tercih edilen masaüstü olan GNOME vardı ubuntu'da aslında baya da iyi bir seçim olacaktı. Herşeye rağmen Pardusu seçtim ve şimdiye kadar beni utandırmadı. İşyerinde bilgisayar ile alakalı işlerimin büyük çoğunu herhangi bir sorun yaşamadan gerçekleştirebiliyorum. Eskiden sadece kısıtlı şekilde kullandığım Linux'un "iş" için de gayet uyumlu çıktığı için acaip rahatladım diyebilirim. Çünkü her zaman insanlara Linux çok iyi bir alternatif mahkum değilsiniz windos'a dediğimde abicim işyerinde paylaşım var , mail alıp veriyoruz , sonra sunum dosyaları yapıyoruz habire diye karşılık geldiğinde ulan gerçekten ağ üzerinde masaüstü kullanımında sıkıntı olur mu diye içime kurt düşmüyor da değildi hani. Şimdi gayet rahat ve gamsız bir şekilde BSA'dan ukala misafirleri bekliyorum.


Linux kullanmak biraz zor dahası senelerin alışkanlıklarını bir kenara bırakmak zor. Masüstü görüntülerinden dosya yapısına kullanılan temel programlardan disk bölümlerine kadar her şey farklı. Bu farklılık ilk başlarda göz korkutsa da alıştıkça ve araştırdıkça o ilk başlardaki korkudan eser kalmıyor ve giderek bilgisayara daha çok hakim olmaya başladığını hissediyor insan. Pek çok detayı kendisi ayarlayabildiği için bu hakimiyet pekişmiş oluyor. Hoş şimdiki sürümler hiç bir ayar yapmadan kullanıma hazır şekilde çok kolay yapılandırılmış zaten ama Linux kullanacak kadar merakı olan bir insan bu standart ayarlarla yetinmez benim bildiğim. Linux bilgisayar okuryazarlığını ve bilinci artırdığı gerçek ancak şu anda tüm dünyada bilgisayar kullananların içinde büyük oranda bir kitlenin /home dizininin ne demek olduğunu öğrenmek gibi kaygısı olmadığını biliyoruz. Ev kullanıcılarında Linux sürümlerinin artmasını beklemek baya vakit alacak bir eylem ama bence esas kurumsal alanda Linux ve türkiyede özellikle Pardus başarılı olabilir ( hoş geçen sene cebit fuarında pardus standında "neden kurumsal tarafa eğilmiyorsunuz?" diye sorduğumda ekipten birisi "biz ev kullanıcısını hedefliyoruz" demişti ) . Platform bağımsız olarak geliştirilmiş sistemlerin tamamı Pardus ile gayet rahat kullanılabiliyor. Örneğin internet bankacılık siteleri ben şu anda işyerinde Ziraat , Yapi Kredi , TEB , Garanti , İş Bankası , HSBC bankalarının internet şubelerini  Pardus altında firefox 3,5 ile kullanabiliyorum , hiç bir sorun da yaşamadım. Aynı şekilde SGK'nın özel hastaneler için geliştirdiği Medula sistemini de Pardus altında kullanabiliyorum.


Tasarruf diye kıçını başını yırtan ota boka zam bindiren yetkililer sadece kamu kurumlarında lisans bedeli olarak ne kadar paraların savrulduğunu bilselerdi ve biraz mantalitesi yeterli , vizyonu geniş kişiler olsaydı , bütün kamu kurumlarında Linux sürümleri altında platform bağımsız sistemler kullanılıyor olurdu. Bakalım bu uzun yolun sonunda böyle bir ışık görebilecek miyiz .

4 Ocak 2010 Pazartesi

semihi harcarken

Tribundergi forumunda yanlış hatırlamıyorsam Hakan Şükür ile ilgili bir konuyu tartışırken Flying Dutchman veya hcho “hakan ilk başlarda fenerde olsaydı kaç sezon dayanırdı” şeklinde bir soru sormuştu , benim cevabım “en fazla yarım sezon hadi bilemedin 1 sezonu geçemezdi” olmuştu . Tartışma h.şükürün gs'a verdikleri kadar gs'ın h.şüküre kazandırdıkları çerçevesinde gidiyordu. Konuyla ilgili görüşüm değişmedi , bir gs'lı olduğu için hiç sevmesem de h.şükür bu ülkenin futbol tarihindeki en büyük golcülerden biridir diyebilirim. Ve h.şükür'ün bu hale gelmesinde gs kulübündeki istikrarlı sabredişin ( ki son senelerde bunun azaldığını görerek mutlu olduğumu da belirtmem lazım) payı büyüktür. Evet iddia ediyorum ki h.şükür gs yerine fenere gelmiş olsaydı şimdilerde ismi tarık , ceyhun vs. tarzı anadoludan büyük ümitle gelip fenerbahçede öğütülmüş oyuncular kategorisinde anılacaktı.



Fırsat buldukça dile getirmeye çalışırım , hayalimdeki fenerbahçe büyük transferlerin değil Dereağzından çıkanların oluşturduğu takımdır . Bunun hele de bundan sonra hiç olmayacağını bile bile fenerbahçe tarafında kalmanın izahı başka bir yazı konusudur ama genel anlamda fenerbahçe taraftarını sevmiyorum artık . Giderek artan , etrafa temeli olmayan bir kibir ve ukalalık saçan hallerini sevmiyorum. Eskiden hem futbolcunun hem yöneticinin korktuğu , sahaya inip kale direklerini söken taraftarın kredi kartı ekstresine göre kategorize edilip forum üyelikleriyle ölçülür hale gelmesini sevmiyorum. Gs taraftarının hakan şükür'e sabrettiğinin onda biri kadar semihe sabır gösterememesini sevmiyorum. Fenerbahçe'yi ve fenerbahçeliliği bambaşka bir hale getirdikleri için aziz yıldırım ve yönetimini ise hiç sevmiyorum.



Semihi seviyorum. İyi bir golcü olduğunu düşündüğüm için seviyorum . Kendisine yapılanlar en sıradan yabancı futbolcuya yapılsa ortalığı yıkacağı halde hiç ses çıkarmamasından dolayı seviyorum. Sezonun yarısında yedek kalmasına rağmen gol kralı olabildiği için seviyorum. Milli takımların bütün yaş gruplarında forma giyebilmiş ender futbolculardan birisi olduğu için seviyorum. Hala sadece Fenerbahçede oynamış birkaç futbolcudan birisi olduğu için seviyorum. Fenerbahçe'li olduğuna inandığım için seviyorum. Aynen benim gibi bir “kız babası” olduğu için seviyorum.



Diyeceğim odur ki Alex'in ara pasında top birisinin ayağına dolaşacaksa o ayak Semih'in olsun , kale dibinden direğe topu nişanlayacaksa bir golcü o da Semih olsun , en çok ofsayta Semih düşsün , ceza sahasında topu ayağından en çok Semih açsın , ikili mücadeleleri en çok Semih kaybetsin. Bayrak oyuncu yetiştirmeyi beceremeyen yönetime ve taraftara inat sadece fenerbahçe'de oynayıp jübile yapsın Semih. Arada bir de gol kralı olsun .

1 Ocak 2010 Cuma

süleymaniye'de bir yağmur damlası





sultan süleyman'a kalmadı...