26 Ağustos 2011 Cuma

kral




















ömrümün en güzel yılları sana hayran olmakla geçti

6 Ağustos 2011 Cumartesi

Senna , saf yarış

Onu ilk kez bir dergi'de görmüştüm , sene 1986 veya 87 idi otomobil dünyası diye bir dergiydi ve ben aslında Def Leppard kasedi almak için ayarladığım parayla gidip niyeyse o dergiyi almıştım. O dergi ile birlikte vurulmuştum motorsporlarına . O zamanlar motorsporlarını takip edebilmenin tek yoluydu dergiler , ne tv , ne gazete ne radyo ne de başka bir yerde motorsporlarına dair hiç bir satır veya resim bile yoktu . Senelerce tek bir yarışı bile izlemeden deli gibi dergilerde yarış detaylarını okuyup takip ettiğim döneme denk gelir Senna aşkı. Formula 1 ve hatta Ralli tarihinin en ateşli ve heyacanlı dönemlerine denk geldiğimi seneler sonra anlayacaktım. Tatildi şuydu buydu derken 1 aydır rafta duran Senna filmini izlediğimde tekrar o günlere döndüm ve ne kadar şanslı olduğumu anladım . Ne internet ne de tv yayını veya görüntüsü dahi olmayan bir devirde nasıl böyle tutkuyla bu spora merak sardığım için kendimi de tebrik ediyorum.

Film çok güzel  Sundance festivalinde belgesel dalında ödül almış , zaten bir film de denmez tamamı gerçek görüntüler ve üstüne eklenmiş röportajlar ile harika bir belgesel olmuş . Formula 1 tarihinin en efsane pilotu hakkında birşeyler öğrenmek isteyen ya da şimdilerde Formula 1 izleyen kişiler bu sporun nerelerden geldiğini görmek isterse mutlaka bu belgeseli izlemeli.

Senna'nın yarış felsefesi üzerine düşünceleri , prost ile atışmaları , araçlardaki elektronikleşmeye bakışı , karting yarışlarından Formula 1 tarihinin en harika pilotu olmaya giden yoldaki tüm aşamaları ve o korkunç kaza ile 34 yaşında veda ettiği hayatı .

İlerde dünyanın en büyük Formula 1 pilotu olacak karting yarışçısı
  
1984 Monaco - Senna pistin en tehlikeli yerinde bir başka Formula 1 efsanesi Niki Lauda'yı geçiyor

Gönüllerin şampiyonu Senna , Prost yarışı durduruyor ama Senna finişi geçiyor

Lotus takımı ile Senna kariyerinin ilk Formula 1 yarışını kazanıyor .

Suzuka pistinde dünyanın en iyi iki pilotu çarpışıyor , şampiyon Alain Prost


Suzuka kazasından dolayı lisansı 6 ay iptal edilen Senna FIA'a giydiriyor.

1 yıl sonra yine Suzuka yine Prost-Senna çarpışıyor , şampiyon Ayrton Senna

Senna ilk şampiyonluğunu kutluyor

Ezeli rakipler , dünyanın en iyi iki pilotu Alain Prost - Ayrton Senna

Son defa podyumda . Prost pilotluğu bırakıyor Senna ise Williams'a geçerek sona doğru yaklaşıyor

İmola , ölüme doğru son hazırlıklar


Kaza anı , son viraj

Formula 1 efsanesi , yarışta ölen son pilot

Senna'nın Brezilyadaki cenaze töreni

6 Haziran 2011 Pazartesi

gnome3'e terfi etmek






















Linux camiasının en ağırkanlı platformu , sade ve oturaklı olucam diye yüz yaşındaki kaplumbağalara dönen efsane masaüstü GNOME geçen nisan ayında en son sürümü olan 3.0 yayınladı. Herhalde en büyük GNOME kullanıcısı olan Ubuntu da bu arada 11.04 versiyonu ile kendi masaüstü Unity üzerine eğileceğini belirtmişti. O yüzden belki de GNOME 3.0 çok sansasyonel çıkış yapamadı hoş GNOME geliştiricileri/kullanıcıları için "sade" olmak herşeyin üstünde geldiği için böyle bir durumdan da şikayetçi olduklarını sanmıyorum. 

Ben de belli bir bekleme süresini geçirdikten sonra GNOME 3.0 masaüstüne geçiş yaptım . Bunun için çok uğraşmaya kulağı tersten göstermeye gerek yok , acemi kullanıcılar için anlatalım ( Genellikle linux/gnu camiasında herkesin herşeyi bildiği varsayıldığından bazı çok basit işlemlerin nasıl yapıldığını öğrenmek için baya uğraşmak gerekmektedir. )

Öncelikle bir terminal açıp
 sudo apt-get update
komutu giriyoruz . Terminalde gerekli update işlemleri yapıldıktan sonra
sudo apt-get install gnome3-session
Ekranda bu işlem için şu kadar disk alanı gerecektir falan gibi detaylar yazıp Y/N şeklinde son olarak emin olup olmadığınızı soracaktır Ubuntu. Yes deyip terminal ekranında kayan yazıları izlemek yeterli . Her şey bittiğinde sistemi yeniden başlatıp kullanıcı şifresi girerken alt kısımda GNOME 3 seçip başlattığımızda karşımıza GNOME 3'e terfi etmiş bir Ubuntu 10.10 işletim sistemimiz oluyor. Kurcalamaya devam !


22 Mayıs 2011 Pazar

hep seni istedim


Senelerce hayalini kurduk şu takımın içinden çıkıp güvenebileceğimiz bir adam olsun istedik takımın başında. Sözleşmesindeki tazminat maddelerine değil kalbindeki renklere bağlı olacağımız bir hocamız olsun istedik. Seneler önce o muhteşem 95-96 şampiyonluk maçından sonra takımdan koparıldığında içimiz burulmuştu , futbolu bu takımda bıraksın diye istediğimiz adamlardan birisiydin , başka takımlarda oynarken de hocalık yaparken de göz ucuyla da olsa takip ederdik seni. Adına kitap yazıldığında da , hocalığı da bırakıp inzivaya çekildiğinde de takip etmekten sıkılmadık. Geçen sene takımda görev aldığında içimize soğuk bir su serpilir gibi olmuştu . Daum'un ikinci faciasından sonra sığınabileceğimiz tek liman olarak kaldığında bile hala sana inancımız tamdı . Bu sene başında takım bir türlü düzgün sonuçlar alamadığında da , internetten yazılı basına kadar herkes sana saydırırken de "kaybedeceksek aykut hocayla kaybedelim" diyenlerdendik. 

9 puan farkı kapatmasaydın , 18'de 17 maçı kazanmasaydın , aynı takımda hem oyuncu hem hoca olarak şampiyon olmuş birisi olarak tarihe ismini yazdırmasaydın , trabzonun geçen sene kapattığı o hesabı tekrar açmasaydın da seni sevecektik aykut hoca , ama bu şampiyonluk var ya çok güzel oldu sana olan sevgimiz bambaşka bir boyuta geçti . Sen bize hayallerimizi verdin senin de hayallerin gerçek olsun Aykut Hoca.

20 Şubat 2011 Pazar

Sardı korkular

















Niang'ın 3 bjk topçusunu peşine takıp attığı o depar mı yoksa Alexin 3 golü mü deseler kararsız kalırım ama bu sezonu 2003-2004'de pvh ile şampiyonluk gelen sezona benzeten olursa işte ona katılabilirim. 9 puan fark çok benzer , ligin ikinci yarısında takımda görülen düzelme benzer , her maçta bir şekilde skora etki eden lider oyuncu bulundurma özelliği benzer vs.vs. O donemlerde sıkı takipçisi ve katılımcısı olduğumuz tribundergi forumundan sevgili dost , kral fenerli lacivert ( king santillana ) tam o sezonda puan farkı kapanınca böyle bir başlık açmıştı da beşiktaş maçı ile birlikte "feneri şampiyon yapacaklar" zırvalarının artmaya başlamasıyla tekrar aklıma geldi .  

O günlerden beri 2006 ve 2010 facialarını yaşadığımız için son maçın son düdüğü çalınana kadar veya matematiksel olarak şampiyonluk garantilenmeden bir şey demeye tövbeliyim. Ama şampiyonluk bu kadroya çok yakışır , Zico'lu dönemden beri ilk defa hocasıyla topçusuyla (emre hariç ) ve biraz da oynadığı futbolla içime sinen bir kadro oluşuyor , bu sene olmazsa seneye de kabulum ama allah aşkına şu Niang'ın deparı gibi hareketlerden bizi mahrum etmeyin , güzel top oynayın arada kaybetseniz de olur bjk'a 4 atsanız da.

5 Şubat 2011 Cumartesi

etme eyleme














Pazartesi günleri en çok sana güvenirdik . O teknoloji fakirliğinde bir maçı naklen izlemeyi geçtim maç özetlerinde golleri izlemenin büyük mertebe sayıldığı pazar akşamlarından sıyrılıp  illet pazartesi sabahında okulun kapısından içeri girerken en çok güvendiğimiz adamdın sen . Girdiğimiz gireceğimiz her türlü futbol tartışmasında bir şekilde üstün çıkacaktık sen o formayı girdiğin sürece , adı konulmamış bir mutabakatın konusuydun sen . 

Böyle kalp krizi falan geçirme , o güzel günlerin bu kadar uzaklaştığını hatırlatma bize , yaşlandığımızı suratımıza vurma şeytan. Kaç kişi kaldı ki aziz yıldırımın karşısına çıkıp "fenerbahçe o zamanlarda büyüktü başkanım" diyecek , etme eyleme rıdvan transferinden önce gs forması giydiğin gibi bizi üzme.

19 Ocak 2011 Çarşamba

dünya bir yana sen bir yana
























sen benim şu dandik müzisyenlik hayatımda çalabildiğim en güzel akorsun .Benim La minörümsün her şarkım seninle başlıyor veya her şarkımın içinde sen geçiyorsun güzel kızım.

Hala müzikle uğraşsaydım mesela bir popçunun arkasında bas gitar çalsaydım veya eurovision'a katılacak kadar popüler bir rock grubuna kapağı atmış olsaydım büyük ihtimalle bir fender jazz bas'ım olurdu , böyle perdeleri silinmiş,boyası hafif dökülmüş tok sesli gümbür gümbür ton veren. Üstüne senin adını yazardım kesin bir de koluma ki sahnedeyken herkes senin adını okusun,öğrensin ve ezberlesin diye.

Ya da hayalini kurduğum gibi bir futbolcu olsaydım , orta sahada oyunu çift yönlü oynayabilen misal bir appiah gibi iniesta gibi. İngiltereye transfer olsaydım , senin doğumgününe denk gelseydi bir FA Cup maçı Nottingham Forest formasıyla harikalar yaratsaydım old trafford deplasmanında , sağdan gelen ortaya sol ayağımın dışıyla gelişine vurduğum top çatala vurup girseydi de tribüne koşarken formamı kaldırıp içime giydiğim ve üstünde senin güzel gözlerinin resmi olan tişörtümü gösterseydim , 1 gol 2 assistle maçın adamı olsaydım ertesi gün tüm spor sayfalarında 8 sütuna manşet olsaydım yine çıkar basın toplantısında senden bahsederdim  attığım her çalımı , her ara pası , topun etrafında dönüp pas verecek arkadaş aradığım her anı kızım için yaşıyorum derdim.

Ama gel gör ki güzel kızım bir masa başında sabahtan akşama kadar attığım imzalar , içine formül doldurduğum excel tabloları ve düzgünce istiflediğim klasörler arasında gelip geçen zamandan çalıp seninle daha çok birlikte olabilmenin hayalini kurabiliyorum sadece , sırf bu yüzden pazar sabahları erkenden birlikte uyandığımız anların değerini hiç bir şeye değişmiyorum.

güzel pişmiş bir tantuni, sert sulu yeşil erik, alexin yürüyerek attığı çalım, ibrahim kutluayın geri çekilerek attığı üçlük, sağlam bir pearl jam şarkısı, kadıkö-beşiktaş vapuru, taksim-bostancı dolmuşu, linux çalışan bilgisayar, eller cepte gezilen kadıköy sokakları, bir boris vian kitabı, darth vaderin ışın kılıcı, ari vatanen'in yanlayarak aldığı virajlar, eski maratonun yeri göğü inleten omuz omuza tezahüratı, cliff burton'ın bas soloları, sundance ödüllü tüm filmler, sarının yanında duran lacivert ve gökkubenin altındaki dünya bir yana sen bir yana güzel kızım , iyi ki doğdun 5 yıl önce bugün.