28 Eylül 2010 Salı

moby dediyse doğrudur









Büyük müzik adamı Moby twitter'da yazmış "işte bu dünyayı değiştirecek" diye . Link de burda  http://www.sciencedaily.com/releases/2010/09/100927002308.htm . Linki okumaktan üşenecekler için özet geçeyim (!) Yeni Zelanda'da bir üniversiteden 4 fizikçinin oluşturduğu ekip Rubidium 85 denen ve çok hızlı hareket eden nötr atomu izole edip , yakalamayı ve hatta fotoğrafını çekmeyi başarmış ilk defa .Bu da ilerde çok hızlı ve büyük işlem yapma kapasitesine sahip olacak olan quantum bilgisayarları gerçekleştirmenin ilk adımı olabilirmiş.

Yani kısacası o bilim kurgu filmlerindeki her şey gerçek olacak , terminatör bile. Moby entellektüel adamdır , o dediyse doğrudur.

27 Eylül 2010 Pazartesi

aykut hoca'ya sorular #1


















Bu adama futbolcu diye 45 dakika nasıl dayandın ?

tekrar ali sami yen

















Fenerbahçe taraftarı olarak galiba son kez Ali Sami Yen stadına maça gidiyoruz. Normal şartlarda ezeli rakibin stadı olmasından dolayı zerre umursamamak lazım ama istanbulun futbol tarihi biraz değişik cereyan ettiği için Fenerbahçe stadı hariç diğer stadlar uzun seneler boyunca hep ortak kullanıma açık olmuş. Bir de yarı-yarıya veya gücü yeten stadı doldurur dönemlerinde büyük üstünlüğü olan Fenerbahçeliler için suyun karşı tarafındaki 2 stad İnönü ve ASY önemli anılarla doludur. Her ne kadar benim için izlediğim ilk Fenerbahçe ve derbi maçının oynandığı stad olan İnönü daha özel olsa da ASY stadının da hakkını vermek lazım.

Bugün futbolseverlik görevimiz icabı mecidiyeköy ziyaretimizi yapacağız. Takım ve futbol hakkında fikir yürütmenin gereği yok , stoch gol atsın yeter.

16 Eylül 2010 Perşembe

takip etmek lazım

Özgürlük İçin : Pardus kullanıcıları için Özgürlük için ekibi tarafından hazırlanan bir e-dergi . Sayı 25'e ulaşmış durumda . http://www.ozgurlukicin.com/e-dergi/


SUDO : Ubuntu-tr kullanıcıları tarafından hazırlanan bir e-dergi . Sayı 22'ye ulaşmış durumda . http://sudo.ubuntu-tr.net/

eniXma : Başta GNU/Linux olmak üzere özgür işletim sistemleri ve programları için bilgi paylaşım aracı olarak tanımlıyorlar kendilerini . Sayı 47'ye ulaşmış durumda . http://www.enixma.org/

Pardus-eDergi : Başka bir Pardus e-dergisi . Pardus-Linux.org sitesi tarafından hazırlanıyor. Sayı 23'e ulaşmış durumda . http://www.pardus-edergi.org/

ROOT : Ubuntu'dan türetilmiş Linux dağıtımı Mint için türkiye kullanıcıları tarafından hazırlanan bir e-dergi. Diğerlerine göre oldukça yeni henüz 3. sayıdalar. http://root.linuxmint.org.tr/

11 Eylül 2010 Cumartesi

kuliç aşkına



The New york Times şu sayfada belirtmiş Türkiye'de basketbol sevgisinin Beyaz Gölge ile patladığını , katılmamak elde değil. Bir zamanlar bu ülkede mahalledeki uzun boylu insanların "sırık" , "uzun" , "fasulye" gibi lakaplarına "kuliç" de eklenmişti . Bir kaç saat sonra dünya şampiyonasında yarı final oynayacak Türk Milli Takımı rakip de bu Beyaz Gölge efsanesinin kol gezdiği dönemlerde Balkan Şampiyonu olduğumuz zaman yendiğimiz basketbol ülkesi Yugoslavya'nın mirasçısı Sırbistan. Eğer geçersek büyük ihtimalle rakip ABD olacak. İşte biz Beyaz Gölge ile basketbolu öğrenirken bir gün gelip de rakip olacağımız aklımızın ucundan bile geçmeyen ABD . 

Finale çıkalım da orda kaybetsek de olur . Maça son 1,5 saat.

* Kuliç , resimde ayakta soldan ikinci uzun boylu olan.

* NTV adam olsun dünya şampiyonası bitince Beyaz Gölge'yi yayınlasın cnbc-e'de orjinal , altyazılı.

7 Eylül 2010 Salı

gerçek sezon açılışı

Sensiz geçen yaz aylarına lanet olsun...

6 Eylül 2010 Pazartesi

you too



Dunya Bono gibi "hesapta" bir aktivistin bile bir takiyyeci karsisinda el pence divan durabildigi kadar gotu basi oynayan bir gezegendir / zoban

4 Eylül 2010 Cumartesi

Haberci

Alt yazıda "Postacı" diye çevirmişler , güzel bir savaş filmi. Savaş filmi deyince ille de kopan kollar , patlayan bombalar ve silahlar olmak zorunda değil sonuçta izleyiciye "savaş" kelimesinin rahatsız edici birşeyler ifade ettiğini hatırlatması yeterli bence. Hatta biraz daha ileri gidip insanların günlük hayatlarının dışında bambaşka bir boyutta devam eden savaşın ve onun getirdiklerinin en başta da ölümün ne kadar güçlü ve acı verici olduğunu hissettirmesi onun iyi bir savaş filmi olması için yeterlidir.

Çocukluğumuzdan beri gözümüzün içine vietnam sendromu içinde kıvranan amerikan askerlerinin halini sokan savaş filmleri izledik. Artık vietnam değil ırak sendromuyla bezenmiş filmlerin sırası geldi de geçiyor bile. The Messenger da ırak savaşında hayatını kaybeden askerlerin ailelerine bilgi verilmesi ile ilgili .  Hiç savaşmamış ama kendini savaşmış gibi gösteren ve prosedürlere taparcasına bağlı bir asker ile kahramanlık mertebesine ulaşmış ve buraya ulaşırken de sağlığını feda etmiş bir askerin bir ekip olarak bu habercilik görevini yerine getirmesi üzerine işleniyor film. Konusu güzel seçilmiş , bana Nefes filminin son sahnesini hatırlattı ; askeri lojmanlara giren resmi araba ve inen komutanın ağır ağır merdiven çıktığı  ve ölüm haberini ilettiği sahne.Filmin işleyişi de güzel , zaten sundance ve berlin festivallerinde aldıkları ödüller başarılı bir çalışma olduğunun göstergesi.

Çalıştığım sektör ve iş gereği ölüm ile çok yakınım , hemen her hafta 3-4 tane ölüm evrakını imzalıyorum . Önceden yakını ölmüş insanlardan para bile istiyordum , 2 saat önce babasını kaybetmiş bir aileyi karşıma alıp "başınız sağolsun 1,5 milyar borcunuz var" diyordum ya da demeye çalışıyordum Aynen bu filmdeki acemi asker gibi kelimeler boğazıma takılır , yutkunmaktan ses çıkartamazdım. Bir kaç dakika içinde aileden birisinin isyan edip "ne parası kardeşim bizim canımız gitmiş siz neyin derdindesiniz?" diye ortalığı alevlendirmesin diye cümleleri uzatmaya çalışır ama dönüp dolaşıp aynı kelimelere takılırdım , göz göze gelmemek için masadaki defterin çizgilerine bakar yada yerdeki parkenin desenlerinin üstünden giderdim.Allahtan ölüm haberini veren kişi olmadım hiç , hepsinin karşısına geçtiğimde ilk şoku atlatmış oluyorlardı , o ilk şok halinde bulunmak istemem umarım böyle bir şeye de mecbur kalmam.

2 Eylül 2010 Perşembe

Dikkat evinize Yahoyt girebilir !

Aklı fikri teknolojide olduğundan galiba bazen yönünü şaşırıp insanların evine , odasına kadar dalabiliyor artık siteler , kendisi girmese bile ufak casuslar gönderiyor sonra onlardan topladığı bilgileri cümle aleme ifşa ediyorlar.

Yahoyt  genel anlamda sevdiğim bir site , ama en son Linux hala dipten yüzüyor  haberinde tutup da "...Fakat konu Linux savunmaya gelince aslan kesilenler bile evlerinde gizli gizli Windows kullanıyorlar..." diye yazmaları hiç yakışmadı . Kimin evine girdiniz de gördünüz gizli gizli windows kullandığını ? ayrıca linuxu savunmak ile windows kullanmamak iki ayrı uç nokta mıdır ? Bir insan hem linux hem windows kullanamaz mı ? Linux felsefesinin büyük pazar paylarına erişmek gibi derdi olmadığını bilmeyenler için büyük sorun windowsun ezici üstünlüğü ama sevdiği ve istediği için linux tercih edenler için çok da büyük dert değil.