26 Kasım 2010 Cuma

Kızlarının elinden tutabilen babalar ve Alex
























Bir baba için kızının elini tutmak bir kız çocuk için de babasının elini tutmak tarif edilmez bir şeydir. O ufacık elin sıcaklığı , sizin canınızdan kanınızdan olma bir varlık olduğunu hatırlatır daha sıkı tutma isteği uyandırır. 5 senedir kız babası olanlara karşı zaafım var , bir yoldaş bir arkadaş gibi görüyorum hepsini.Hangi sosyal statüde olursak olalım kaderimiz aynı olduğundan belki de , yıllarca gözünden bile sakınıp büyüteceksin ve bir gün senden daha çok sevdiği bir adam bulacak ve onunla birlikte gidecek , işte benim ve alexin ve bir sürü kız babasının kaderi. Akşam akşam twitter'da bir mesajda alexin kızlarıyla çekilmiş fotografını görünce kafama doluştu yine bu saplantılar . Zorlamayla da olsa alex ile bir ortak noktamız var diye sevinsem mi , kız babasının değişmez evrensel yazgısını hatırlamış olmaktan dolayı üzülsem mi karar veremedim. Ama şunu farkettim ki alex bu sene gözüm(üz)e daha bir farklı görünüyor sanki , daha samimi , daha içten daha farklı bir havası var . Bu sene ilk kez bu kadar yedek kalmasından mıdır , ya da sene sonunda ayrılma ihtimalinin her seneden daha fazla olmasından mıdır nedir ayrılık günü yaklaşan iki dost gibi birbirimize daha çok yakınlaşmak için debeleniyoruz ( ya da ben böyle hissediyorum). İtiraf edeyim ben alexi ilk geldiği dönemde hiç sevmemiştim , çünkü alexin gelişi pierre van hoijdonk'un gidişini hızlandırmıştı , oysa ben pierre'in bir efsane gibi bu takımda futbolu bırakmasını ve teknik ekibe geçmesini beklerdim.Aslında alex ve pierre harika bir hücum gücü oluştururdu ama daum dengesizi böyle bir kadro zenginliğini uzun süre hazmedemezdi.Nitekim en fazla 1 sene aynı kadroda yeraldılar ve pierre takımdan ayrıldı meydan alexe kaldı. Çünkü daumun oyun kurgusunda pierre gibi eleştiren saha içi lidere yer yoktu .Evet kendimce kurguladığım bu sebep-sonuç teorisinden dolayı alexi sevemedim uzun süre hatta tüm seviyesizliğimle küçük maçların büyük topçusu koşmayan alex deyimine bile katıldığım oldu . Biraz daha ileri gideyim 3-3lük schalke maçındaki oyunuyla kendisine hayran kaldığım lincoln için keşke alexin yerinde o olsaydı diye iç geçirdiğim bile oldu ( allahtan gs'a geldi de gerçek yüzünü gördük ) . Brezilya çetesi kurup Anelka'ya top oynatmadı diye küfür ettiğim bile oldu.
Ama bu sene farklı işte , sırf şu fotografın hatrına bile kalbimdeki efsane futbolcular dizinine alex için bir klasör açabilirim , ister milyon dolarlık bir şirkette yönetici olsun ister yeşil sahalarda istatistik kralı isterse bir çay ocağında garson ; kızının elinden tutan baba'ya karşı zaafım var . Ben kızımın elinden tuttuğum anı dünyalara değişmem , eminim alex de öyledir .

24 Kasım 2010 Çarşamba

fatih projesini kim işletecek ?
















Fatih ismiyle bir proje varmış , dün 5n1k programındaki tartışmaya denk gelince öğrendim. Biraz internette araştırma yapınca rakamları da görünce aklıma takıldı ister istemez , böyle büyük bir bilişim projesinin , belki de gelecek nesillerin hayati alanı olan bilgisayar teknolojileri konusunda şekillendirici olacak bu projenin enstrümanları ne olacak acaba ? Evet kastettiğim öğrencilere verileceği sözü edilen 570.000 dizüstü bilgisayarın işletim sistemi ne olacak ? Ve bunlara ne kadar lisans parası verilecek ? 1 sene önceki ziyaretinde şurdaki haberde de belirtildiği gibi özellikle milli eğitim ve ulaştırma bakanları ile görüşen Steve Ballmer ( ve tabii ki Bill Gates ) herhalde bu hesapları çoktan yapmıştır.

Devletin kendi kurumu tarafından geliştirilen bir işletim sistemi neden tercih edilmez de bu kadar büyük çaplı bir bedel ödemek tercih edilir ? Türkiyede bilgisayar teknolojileri konusunda bir devrim fırsatıdır bu belki de , eğer ki okul çağlarından itibaren 500.000 çocuk pardus kullanmaya başlarsa bunun adı devrimdir kesinlikle . O devrimi yapacak vizyon nerde ?

22 Kasım 2010 Pazartesi

2999...3000...3001....


















İstatistik hastası değilim , ama sırt da çevirmem . Kritik istatistik anlarında orda o anda bulunmak güzeldir. Kızım doğduğundan beri düzensiz olarak ayak bastığım fenerbahçe stadına sırf 3000. gole tanık olmak için gitmiştim. O golü atmak benim nazarımda 2 kişiye yakışırdı ; geldiği günden beri onca eleştiriye rağmen en faydalı yabancı oyuncu ünvanını elinde tutan ALEX ve yerinde sabır taşı olsa çatlayacak olmasına rağmen hala yedek kalan (ki bu yedeklik onun tüm potansiyelini yedi bitirdi) hatta yedek kulübesinden gol kralı olacak kadar da etkili bir nöbetçi golcü SEMİH. 

Benim gibi pek çok kişinin gönlünden geçen oldu ve 3.000 no'lu gol hanesine Alex yazıldı , biz onu zaten gönüllere çoktan yazıp etrafını kırmızı çerçeveye almıştık bile. Ne güzel yakıştı.

12 Kasım 2010 Cuma

I am free ?!?























know your enemy !

8 Kasım 2010 Pazartesi

Gökhan ortaya






















Sağ bek mevkisi ona dar geliyor , bir kanat oyuncusu kadar hızlı atağa çıkabiliyor , bir orta saha oyuncusu kadar yerinde müdahale yapabiliyor , bir forvet gibi verkaç yapıp adam eksiltebiliyor ama mevkisi sağ bek. Genel anlamda takım oyununa görece az etkisi olabilecek mevkide oynayıp da maça bu kadar etki edebilecek bir seviyede futbol oynamak büyük başarıdır.

Benim aykut hocaya bir tavsiyem var , takımın son maçlarda nispeten daha derli toplu görünmesinin sebebi mehmet topuzun orta sahayı doldurabilecek performansı göstermesidir. Tabii orda emre b. gibi habire yerini kaybeden haybeden hamlelerle kendini sakatlayıp takımın düzenini bozan birisinin olması istikrar kavramından uzaklaştırıyor takımı. Türkiyede başarılı olmanın yolu etkili ve uyumlu stoper ikilisinin yanında iyi alan daraltıp kaptığı topu hızlı hücuma yönlendirebilecek ön libero ikilisinden de geçiyor. Eğer ısrar edilirse ve pozisyon bilgisini geliştirebilirse m. topuz bu ikilinin iyi bir seçimi olabilir. İşte bu ikinci seçim için ben keşke gökhan gönül olsa diyorum , emre b.'dan nesi eksik ? çabukluk mu ? yer tutma mı ? pozisyon bilgisi mi ? bence hiç bir eksiği yok. En büyük artısı da istikrarı emre gibi 3-5 maçta bir takımı eksik bırakma gibi bir durumu yok. Sağ bek  olarak zaten genç okan alkan var . Daha önce zico döneminde bir kaç defa stoper olarak oynamış ve  gayet de güzel götürmüştü orayı , bir selçuktan kötü ön libero olacağını da düşünmüyorum. Tutarsa süper bir kazanç olur takım adına en kritik bölgede en güvenilir adamın var daha ne istersin.

Aykut hoca duy sesimi elini korkak alıştırma en azından şu belalı türkiye kupasında yap bir kaç deneme , okan'ı da bir kere gösterdin çektin ayrıca ondan da rahatsız olduğumuzu bil.

2 Kasım 2010 Salı

Linux'tan


















Ubuntu 11.04 sürümü ile birlikte kendi masaüstünü kullanmaya başlayacakmış , bu hamle gnome'un sonu mu olur yoksa küçülüp Linux camiasındaki sarsılmaz yerini KDE ve xfce'e mi bırakıp gider bilemeyiz ama en sağlam ve en popüler gnomeuyarlaması olan Ubuntu dağıtımlarında varsayılan masaüstü olmamak ciddi bir kayıptır. Bu konuyla ilgili haber ve yorumlar aha da şu sayfada 

Bu arada Ubuntu gnome masaüstünü en azından varsayılan olarak bırakmayı düşünürken yerli dağıtım Pardus sonunda burnundan kıl aldırmaz kullanıcıları memnun edecek şekilde çoklu masaüstü desteği ile çıkabilecek. Bununla ilgili gönüllülerden oluşan bir proje ÇoMaK Pardus dağıtımında sadece kde ile sınırlı kalmamayı sağlayacak , gnome yok diye pardusa burun kıvıranların da bir bahanesi daha silinmiş olacak. Ayrıca Pardusun Linux Journal tarafından dağıtılan ödüllerde 3 dalda ilk beşe girerek adını duyurmuş olması da ayrı bir güzellik. Bu konuyla ilgili  haber de şu sayfada.