3 Ekim 2009 Cumartesi

sundance olsun taştan olsun

gracelm

Evet böyle bir zaaf oluşmuş bende meğer , sanırım Pi filmini izledikten sonra oldu . Bir filmin kapak resminde sundance logosu görünce sorgusuz sualsiz sepete atıyorum. Grace de böyle oldu , 20 dakikadan fazla bir süre dvd raflarını tavaf ettikten sonra tam kasaya yönelirken kanlı biberon resmine kanıp elime almam ile "bu filmi de almak lazım" ibaresini düşmem bir oldu.

Yaklaşık 4 yıllık baba olduğumdan içinde çocuk ,evlat vs. geçen her şeye karşı özel bir alakam oluştu , mesela şu karabulut cinayetindeki kızın babası yerine koyuyorum kendimi benim başıma öyle bir şey gelse değil mikrofonların önüne çıkmak 2 tane cümle kuracak kadar kafamı toparlayamazdım herhalde. Bir de Irakta amerikalıların esir aldığı bir ıraklı babayı kucağındaki çocuğu ile birlikte dikenli tellerin arasından kadraja alan fotografı gördüğümde dakikalarca kendime gelememiştim.

Neyse bu film daha çok annelik üstüne kurulu , garibim baba ortamı yarı yolda terkediyor ama yine anneliğe , evlat sevgisine garip ve biraz da ütopik bir bakış fırlatmış yönetmen veya postergrace1senarist artık hangisinin aklına ilk geldiyse. Zaten en temelinden fiziksel bir bağ ile başlayıp duygusal destekle süren anne-çocuk ilişkisinde annenin ne kadar gözü kara olabileceği üzerine suratımıza soru işaretleri fırlatılıyor bolca . Ben payıma düşenleri aldım ve "anne" lerden daha da tırsar hale geldim. Ama babalığın annelikten daha ulvi , çetrefilli ve açıklanamaz olduğu konusundaki ısrarlarımdan geri adım atmış değilim.  Bu konudaki düşüncelerimi toparlayıp yazmak istiyorum ama ilk önce Turgenyev'in Babalar ve Oğullar kitabını hatim ettikten sonra  ordan zıplayıp en tarif edilmez duygu olan babalar ve kızlarının ilişkisi üzerine ahkam kesecek birikime gelmem lazım ki bu konuda dünyalar güzeli bir yardımcım var.



Sözün özü arşive konulacak bir filmdir , alınıp izlenmesinde fayda vardır diyelim ki teşvik edici olsun biraz.