cümlenin sonunda.Her zamanki gibi fotograf makinasını pillerini kontrol etmeyi unuttuğum için tam benim prensesin de olduğu 4 yaş grubu sahneye çıkacakken simsiyah ekrandaki pil bitmiş uyarısı ile kendime bir defa daha küfür ettim,sonrasında en geleneksel yöntemle pilleri çıkartıp pantolona sürttükten sonra yerlerini değiştirerek tekrar taktım ve bana acıyan makina "hareketli objeyi çekme" seçeneği ile devam edebilmeme izin verdi.
Cumhuriyet bayramı müsameresi olduğu için bol bayraklı bol şiirli geçti diyebilirim , ben küçükken ilkokulda falan bu bayram kutlaması veya birşeyin yıldönümünü anma gibi durumlarda çok tırsardım , saygı duruşunda falan gülerim de öğretmen görürse dayak/fırça yerim diye. Bugünkü gösteride benim prenses perde açıldı gözleriyle şöyle bir tur atıp bizi gördükten sonra ağlamaya başladı bitene kadar durmadı. İnsan hiç ağlamasın çıksın çatır çatır şarkısını söylesin herkesi kendisine hayran etsin istiyor bir tarafıyla ama sonra en nihayetinde daha 4 yaşında bir çocuk deyip içinden salya sümük ağlamak geliyorsa ağlasın deyip kendi içinde işi tatlıya bağlamış oluyor.
Geçen hafta sabah kreşe gitmek için uyandığında "baba beni ne zaman maça götüreceksin" diye sormuştu bu akşam yanıma alıp kızım bu kadarcık bir kalabalıkta heyecanlandıysan maça gittiğimizde ne yapacaksın güzel prensesim diye sorasım geldi ama yine karşımdakinin bir çocuk olduğunu hatırlayıp sustum. İnsan çoğu zaman kendi gibi zannedip karşısındaki çocuğu hizaya sokmaya çalışıyor ya dışardan bakıldığında en komik göründüğü zamanlar bunlar oluyor.
Babalar ve kızları üzerine daha çok yazmak lazım.

bu maçlarda alınan örneklerden doping çıktığını okuduğumda şaşırmıştım , ama daha çok şampiyonluk maçında milli takım oyuncusunun dopingli çıkmasını sıradan bir olay gibi ele alıp sadece avrupa şampiyonasında bölgesinde iyi eleman yok diye kerem gönlümün yokluğuna hayıflanarak bakan medyaya daha çok şaşırmıştım. Aynı maç sonunda alınan numunelerden ikinci oyuncuda da aynı maddeden amma velakin sınır değerin 2-3 birim altında çıkması (ki resmen doping olmasını engelliyor bu değer) da kimseyi şaşırmadı bizden başka herhalde. Fenerbahçenin "lobi ve yaygara özürlü" yönetimi sayesinde bu olay yaa bizim kerem mi , iyi bilirim ben onu pırıl pırıl çocuktur yapmaz öyle bir şey kıvamına geldi çattı. Üstüne üstlük son kupa finalinde bazı efes pilsen taraftarı olmak gibi şuur kaybı yaşamış kişiler tarafından video klip tadında surata takılan maskeler ile allanıp pullanarak masumiyet katsayısına bir kaç puan daha eklendi. Son olarak da büyük siyo Tuncay Özilhan tarafından basın danışmanlarına yazdırılmış bir basın bildirisi ile zeytinyağı kıvamındaki hamleler devam ediyor. 100 yılı geçmiş kulübe 100.yıl kitabı hediye etmekten bahsedebilmek de baya bir cehalet gerektirir.









senarist artık hangisinin aklına ilk geldiyse. Zaten en temelinden fiziksel bir bağ ile başlayıp duygusal destekle süren anne-çocuk ilişkisinde annenin ne kadar gözü kara olabileceği üzerine suratımıza soru işaretleri fırlatılıyor bolca . Ben payıma düşenleri aldım ve "anne" lerden daha da tırsar hale geldim. Ama babalığın annelikten daha ulvi , çetrefilli ve açıklanamaz olduğu konusundaki ısrarlarımdan geri adım atmış değilim. Bu konudaki düşüncelerimi toparlayıp yazmak istiyorum ama ilk önce Turgenyev'in Babalar ve Oğullar kitabını hatim ettikten sonra ordan zıplayıp en tarif edilmez duygu olan babalar ve kızlarının ilişkisi üzerine ahkam kesecek birikime gelmem lazım ki bu konuda dünyalar güzeli bir yardımcım var.